TÜRK MUCİZESİ
19. yüzyılın başlarından itibaren Doğu Sorunu adı altında Osmanlı İmparatorluğu'nu parçalamaya ve paylaşmaya yönelik projeler geliştirildi. Bu planın son aşamasında Anadolu'yu işgal edip Türk varlığını tamamen ortadan kaldırmayı deneyen, Batılı emperyalist devletlere karşı güç şartlar altında, her şeyin bittiği zannedildiği bir zamanda, büyük bir mücadeleye girildi. Bundan tam ‘1 asır’ evvel millî bir kahraman, Türk milletine duyduğu güven duygusu ile bütün dünyaya “Türk mucizesi” ne demek onu gösterdi.
İşte tarihin akışını değiştiren bu kahraman ile -henüz Erzurum Kongresi’nin yapıldığı dönemde- Mazhar Müfit Kansu’nun tatlı bir anısı:
“7 Ağustos’u 8 Ağustos’a bağlayan gece yarısı, Mazhar Müfit odasına çekilir. Biraz sonra kapı çalar, gelen Ali Çavuş’tur.
Ali Çavuş:
“Mustafa Kemal ve İbrahim Süreyya oturuyorlar, uykunuz yoksa gelip kahve içmenizi istiyorlar.” der.
Mazhar Müfit, yorgun olmasına rağmen “Peki, geliyorum.” diyerek hazırlanıp aşağıya iner. Kahveler gelir, Kongre hakkında sohbet başlar. Mazhar Müfit, Mustafa Kemal’in konuşmalarından Cumhuriyet kokusu alır ama onun ağzından bu kelime bir türlü çıkmaz. Mazhar Müfit, o gece o odada konuşurken konuyu yine mücadelenin sonrasına bağlar. Paşa bu defa geçiştirmez.
“Mazhar not defterin yanında mı?”
“Hayır paşam.”
“Zahmet olacak ama not defterini al da gel!”
Paşa, Mazhar Müfit Kansu'nun aşağıya gidip elinde not defteriyle geldiğini görünce, kahvesinden bir yudum içtikten sonra:
“Ama bu defterin bu yaprağını kimseye göstermeyeceksin. Sonuna kadar gizli kalacak. Bir ben, bir sen, bir de Kalem Mahsus Müdürü Süreyya bileceksiniz, şartım bu.”
Paşa'nın şartı kabul edilir.
Paşa:
“Öyleyse tarih koy Mazhar!” der.
Tarih: 28 Temmuz, 1919 sabaha karşı.
Paşa, “Pekâlâ, yaz!” diyerek devam eder:
Madde bir:
Zaferden sonra hükümet biçimi CUMHURİYET olacaktır!
Madde iki:
Padişah ve Haneden hakkında zamanı gelince gereken işlem yapılacaktır.
Madde üç:
Fes kalkacak, uygar milletler gibi şapka giyilecektir.
O anda, kalem Mazhar’ın elinden düşüverir. Mustafa Kemal'in yüzüne bakar. O da onun yüzüne bakmaktadır. Bu, gözlerin bir takılışta birbirlerine çok şey anlatan konuşmasıdır.
Mazhar, Gazi Paşa ile zaman zaman senli benli konuşurdu.
Paşa:
“Neden duraksadın?” der.
“Darılma ama Paşa’m, sizin hayal peşinde koşan taraflarınız var!” diye cevaplar Kansu.
Atatürk güler:
“Bunu zaman gösterir, sen yaz!” der.
Madde Dört:
“Latin harfleri kabul edilecektir.”
“Paşam yeter, yeter…” der Mazhar Müfit.
Biraz da hayal ile uğraşmaktan bıkmış bir insanın davranışı ile:
“Cumhuriyet ilanını başarmış olalım da üst tarafı yeter!” der.
Sonra… sonrasını Mazhar Müfit’in cümleleri ile okuyalım:
Defterimi kapattım.
“Paşam sabah oldu. Siz oturmaya devam edeceksiniz, hoşça kalın!” dedim.
Yanından ayrıldım. Gerçekten gün ağarmıştı. O anda olayların beni nasıl aldattığını ve Mustafa Kemal'i doğruladığını ve Mustafa Kemal'in beni nasıl bir cümle ile yıllar sonra susturduğunu tarih önünde açıklamalıyım.
Aradan yıllar geçmişti. Önce saltanat kaldırıldı, sonra cumhuriyet ilan edildi sonra 1925’te Paşa, Kastamonu’ya gidip şapka inkılâbını gerçekleştirdi. Hatta Kastamonu dönüşünde meclis binası önünden geçerken ben de kapı önünde bulunuyordum. Diyanet işleri reisine de şapkayı giydirmişti. Ben hayretle izlerken beni yanına çağırdı ve birden deyiverdi:
“Azizim Mazhar, kaçıncı maddedeyiz? Notlarına bakıyor musun?”
Mazhar Müfit o günleri, “Benim o gün hayal ve masal diye not ettiğim her madde zamanla birer birer hakikat abidesi olarak karşımda bütün endamıyla boy gösteriyordu.” diyerek anlatmıştır.
Değerli gençler;
Dünün, bugünün ve yarının adamı; inandı, çalıştı, ümitsizliğe düşmedi ve başardı.
Atatürk’e göre Cumhuriyet sadece bir rejim değil, inkılâpçı olmak ve ilerlemektir. Cumhuriyet imkân demektir.
Unutmayınız ki bugün kölesi değilseniz başka ülkelerin;
Özgürce, başınız dik bayrağınızı selamlıyorsanız;
Hatay anavatanınızın bir parçası ise;
Montrö ile “Boğazlar bizim!” diyebiliyorsanız;
Seçme ve seçilme hakkına sahipseniz;
Hatta Fransa, Belçika, İtalya, İsviçre’deki kadınlardan önce seçme seçilme hakkını alabildiyseniz;
Kadın olarak okulda, evde, işte, mahkemelerde eşit muamele görüyorsanız;
Her birinizin birer soyadı varsa; kul değil, birey iseniz;
Çağın gerisinde kalmayıp Latin alfabesi ile yazıyorsanız;
Rakam ve ölçü birimlerinde çağı yakaladıysanız;
Yanındaki arkadaşının hakkını gözetebiliyorsan;
Medreseye değil, üniversiteye gidebiliyorsan;
Çarşaf değil modern kıyafet giyebiliyorsan;
Resim, heykel sergilerini gezip, bir tiyatro oyununda kahkaha atabiliyorsan, mesela Adnan Saygun’un operasını dinleyip bir Suna Kan bir İdil Biret olabiliyorsan;
Olimpiyatlarda boy gösterebiliyorsan…
İşte, işte bütün bu inkılâpların teminatını CUMHURİYET’TEN aldın.
Cumhuriyetimizin 100.yılının onuruyla şereflenen bugün, 29 EKİM 2023. Bu şanlı bayram hepimize kutlu olsun!
Derya SOLKUN