ETKİLİ DİNLEME
İnsanlık tarihi boyunca yakaladıkları başarılarla, tarihe yön veren düşünceleriyle, hitabetleriyle, keşifleriyle, icatlarıyla bugünümüze ışık tutan; çağları aşan fikirleriyle kitleleri peşinden sürükleyen; bilimde, sanatta, edebiyatta, felsefede, sporda, siyaset biliminde kalıcılığı yakalamış nice akıl, söz, fikir geçmiştir bu dünyadan.
Bu insanların en iyi yaptıkları şey neydi?
Güzel ve etkili konuşmak mı?
Liderlik, beceri, yaratıcılık, çok okumak, çok düşünmek… Hangisi?
Elbette bunların her biri başarıda etkilidir ancak aklınıza gelebilecek her başarının arkasında çok önemli bir eylem vardır:
Dinlemek.
John Stuart Mill,“Başkalarını iyilikle, saygıyla dinlemek, iç zenginliğinin en güzel belirtisi ve daha iyi olmanın en büyük yardımcısıdır.” derken,
Türk Hakanlarından Bilge Kağan “Ey Türk Milleti! Sözlerimi sonuna kadar dinle, iyi işit!” derken yüzyıllar öncesinden dinlemek eylemine vurgu yapmışlardır.
Dinlemenin aktif gerçekleşmediği durumlarda iletişim sağlıklı ilerleyemeyeceği için aile içerisinde, iş hayatımızda, sosyal çevremizde birtakım sorunlar yaşayabiliriz. İşlerimiz aksayabilir, sorumluluklarımızı yerine getiremeyebilir, sosyal ilişkilerimiz bozulabilir, hassas konularda ciddi sorunlar yaşayabiliriz.
Etkili dinlemek, etkili konuşmaktan çok daha önemlidir. Çünkü ne kadar bilirsek bilelim; söylediklerimiz, karşımızdakinin anladığı kadardır.
O halde etkili bir dinleme için nelere dikkat etmeliyiz?
Ön yargılarımızdan sıyrılmalı, anlatılanları dinlemeden bir yargıya varmamalı, “Karşımdaki insandan ne öğrenebilirim?” düşüncesiyle hareket etmeliyiz.
Aklımızdakilere körü körüne bağlanmamalı, farklı fikirlere açık olmalıyız.
Saygılı davranmaya özen göstermeli, konuşmacının dikkatini dağıtacak davranışlardan uzak durmalıyız.
Konuşmacıyla empati kurarak onun duygu ve düşünce dünyasını anlamak için çabalamak, anlatılanları en doğru biçimde kavramamızı sağlar.
Tüm bunlar bizi iyi bir dinleyici yaparken karşımızdaki insana kendisini doğru ifade etme, anlatmak istediklerini eksiksiz aktarabilme cesareti verir.
Michael Ende, “Momo” adlı eserinde dinleme eyleminin önemini şu sözleriyle ifade eder:
“… Birbirlerine her fırsatta ‘Git bir Momo’ya uğra!’ diyorlardı.
Peki ama neden? Momo herkese akıl verecek kadar zeki bir kız mıydı? Teselliye gereksinimi olanları yatıştıracak sözler mi buluyordu? Bilgece kararlar mı verebiliyordu?
Hayır. Momo da diğer çocuklar gibi böyle şeyler yapamazdı.
Öyleyse Momo, insanları neşelendirip eğlendirecek şeyler mi biliyordu? Örneğin, sesi güzeldi de şarkı mı söylerdi? Çalgı mı çalardı? Ya da oturduğu yer bir sirk alanına benzediğine göre dans edip cambazlık mı yapardı?
Hayır, hiçbiri değildi.
Momo’nun hiç kimsenin yapamayacağı şekilde başardığı tek şey dinlemekti. Belki şimdi pek çok kimse, bu da bir şey mi herkes dinlemeyi bilir, diyecektir.
Momo karşısındakileri, aptal insanların bile aklına parlak düşünceler getirecek şekilde dinlerdi.”
Dinlemek, insanlarla etkili iletişim kurabilmenin ilk adımıdır.
Dinlemek öğrenmenin, yaratmanın, keşfetmenin ilk adımıdır.
Gelişmiş toplumlar birbirini dinlemeyi bilen bireylerden oluşur.
Bir Türk atasözü der ki “Söyleyenden dinleyen arif gerek.”
KAYNAKÇA
Aksoy, Ö. A. (1995). Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü 2. İstanbul: İnkılâp Kitabevi.
Tekin, T. (2008). Orhon Yazıtları, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
Ende, M. (2017). Momo, İstanbul: Pegasus Yayınları.